"... Kırık kalp iyidir. Ne çok sevmişsin ki kalbini birine vermişsin demektir. Ama saçma sapan bir günde sırf vitrinlerin birdenbire kırmızı kalplerle ve güllerle donanması canını sıkabiliyorsa, Taksim’de tek vücut dolanıp kor gözleriyle her şeyde bir güzellik bulan aşık siyam ikizleri içindeki cerrahı uyandırıyorsa ya da kuruyemişci vitrinindeki “çifte kavrulmuş leblebi” etiketindeki “çift” kelimesi bile gözlerini doldurmaya yetiyorsa, kırık kalp çok da iyi değildir...."
Facebook'ta bir yazıdan alıntıdır yukarıdaki..
İlk iki cümle saçma, çok sevmişim o da beni kırmış.. aman ne güzel en azından çok sevmişim :)) buna da sevinemeyeceğim!! O kadar Polyanna da değilim artık.. Ama sonrası var ya.. İşte tam da böyle hissediyorum bu saçma sapan çift günlerinde..
Bana, "birine ne denli çok kırılabilme potansiyelimin olduğunu öğrenme" ve "birinin ne denli çok kırabilme potansiyeli olduğunu farketme" gibi dersleri hatırlatıyor bu gün.. Haa tabii kalp bir kere kırıldıktan sonra saçma gelmeye başladı, o da ayrı birşey.. Yoksa ben de birinin saatlerce uğraşıp yaptığı afişle çekilmiş olarak gönderdiği komik fotoğrafına, sevgi ve aşk dolu gözlerle saatlerce bakmış ve devamında da saçma sapan kararlar almış biriyim.. Yani kendimi başka bir gezegende yaşıyor hissetmişliğim vardır.. Bir başka deyişle doğuştan karşı değilim, sonradan oldum..
Yani 14.Şubat'ta sevgilisel etkinliklerle ortalığı sevgi seline çeviren kırılmamış ya da onarılmış kalplere sözüm yok.. Dilerim hep çifte kumrular gibi olurlar.. Ben bu sene de onaramadım kalbimi sorunum aslında onunla.. Yoksa isteyen, istediği günü kutlasın.. ama benim bu yıl da içim kaldırmıyor sevgililer gününü.. Oysa geçen sene kalp şeklinde ışıklar bile almıştım evime.. ama bu sene "herkes gibi yapma" azmimi kaybettim sanırım... Onları kim bulacak, kim asacak, kim takacak fişini prize :)) Offf kırgınım işte.. Kırgın olmaktan da yorgun.. Ama kalbimi onarma azmimi kaybetmedim.. Onarmayı ve korumayı öğrenmeye çalışıyorum..
Ben ne mi yapacağım 14.Şubat'ta?? Mesela P.S. I Love You'yu izleyip, öyle bir adamın aslında hiç varolmadığını ve olmayacağını düşünüp, buna ağlayacağım.. Hatta "bunu kesin romantik bir kadın yazmıştır" diyeceğim ve haklı çıkacağım.. Bu temanın aynı hayali kuran başka romantik kadınlar tarafından çok beğenilip iyi kazandıracağını gören adamlar tarafından filme uyarlanmış olduğunu söyleyeceğim, bunda da haklı çıkacağım.. Ama olsun hayal kurmak güzel, erkeklerin sencil olduğu senaryolar da güzel :))
Aslında hoşuma giden bir başka fikir de çift arkadaşların başına musallat olma :))
Belki de geçen seneki gibi bir kız arkadaşımla yine sinemaya gider, "böyle daha huzurluyum" demeye devam ederim ;)) Kendimi kandırıyor muyum? Yok canııııııım...