Uzun bir süredir elimde Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi ile dolaşıyorum.. Biliyoruuum geçen yıl çıktı ve ben geç kaldım okumakta.. Ama geçen yıl bir sürü şeyi, tabii ki kitap okumayı da ertelediğim bir dönemdi, o zaman ihtiyaçlar farklıydı.. şimdi ise tekrar inanılmaz bir açlıkla okuyorum ve bu durumdan çok mutluyum.. Elimde uzun süre kalmasının nedeni aslında sürüklenerek okuyamamak değil, sadece öyle bir açgözlülük içindeyim ki sanırım şu sıra yedi tane kitap eşzamanlı okunmaya çalışılıyor tarafımdan.. Neyse dün akşam eve geldiğimde, zamanımı Masumiyet Müzesi'ne ayırdım.. 310. sayfada "zaman" altbaşlığı ile okuduklarım beni çok etkiledi...
"(...)
bu büyük zaman parçasından, binlerce günden rahatlıkla söz etmeme şaşan okurlar için, zamanın ne kadar yanıltıcı bir şey olduğunu biraz anlatabilmek, bir kendi zamanımız, bir de herkesle paylaştığımız "resmi" zaman olduğunu belirtmek isterim. (...) Alman yapımı, zarif ahşap kutulu, sarkaçlı, cam kapaklı, gonglu büyük duvar saatinden başlayayım. (...) kapının hemen yanında asılı duran bu saatin görevi zamanı ölçmek değil, evin ve hayatın sürekliliğini bütün aileye hissettirmek ve dışarıdaki "resmi" dünyayı hatırlatmaktı. (...) "Bırak tıkırdasın işte, kimseye zararı yok," derdi bazan Tarık Bey karısına, "evin ev olduğunu hatırlatıyor."(...) Bu bakımdan, bu duvar saati zamanı hatırlamaya, yani şeylerin değiştiğini arada bir düşünmeye değil, tam tersi, hiçbir şeyin değişmediğini hissetmeye ve inanmaya yarardı.
(...)
Hep aynı şekilde tıkırdayan saat, bu tıkırtıyı her an fark etmesek de evin, eşyaların, masada oturup yemek yiyen bizlerin değişmediğimizi, hep aynı kaldığımızı hissettirerek bizlere huzur verirdi.
(...)
Aristo, Fizik'inde "şimdi" dediği tek tek anlar ile Zaman arasında ayırım yapar. Tek tek anlar, tıpkı Aristo'nun atomları gibi bölünmez, parçalanmaz şeylerdir. Zaman ise, bu bölünmez anları birleştiren çizgidir. Zaman'ı, şimdileri birleştiren çizgiyi, (...) ne kadar gayret etsek de, aptallar ve hafızasızlar hariç kimse bütünüyle unutamaz. Hepimizin yaptığı gibi mutlu olmaya ve Zaman'ı unutmaya çalışabilir ancak insan. (...) bu gözlemlerime dudak büken okurlar, Zaman'ı unutmak ile saati ya da takvimi unutmayı birbirlerine karıştırmasınlar, lütfen. Saatler ve takvimler, bize unuttuğumuz Zaman'ı hatırlatmak için değil, başkalarıyla olan ilişkimizi ve aslında bütün toplumu düzenlemek için yapılmışlardır, böyle de kullanılırlar.
(...)
Yaşadığım hayat, Zaman'ı, yani Aristo'nun şimdi dediği anları birleştiren çizgiyi hatırlamanın çoğumuz için pek acı verici olduğunu bana öğretmiştir. Anları birleştiren (...) çizgiyi gözümüzün önüne getirmeye çalışmak, hem çizginin kaçınılmaz sonucunu, ölümü hatırlattığı için hem de çizginin kendisinin -çoğu zaman hissettiğimiz gibi- pek bir anlamı olmadığını yaşımız ilerledikçe acıyla kavradığımız için üzer bizi. Oysa "şimdi" dediğimiz anlar, (...) bazan bir yüzyıl yetecek kadar mutluluk verebilir bize.
(...)
Benim için mutluluk, (...) unutulmaz bir anı tekrar yaşayabilmektir. Hayatımızı Aristo'nun Zaman'ı gibi bir çizgi olarak değil de, böyle yoğun anların tek tek her biri olarak düşünmeyi öğrenirsek, sevgilimizin sofrasında sekiz yıl beklemek bize alay edilebilecek bir tuhaflık, bir saplantı gibi değil, şimdi yıllar sonra düşündüğüm gibi Füsunların sofrasında geçirilmiş 1593 mutlu gece gibi gözükür.
(...)"
Kıssadan hisse: Öneririm, okuyun, sonra da konuşalım :))
http://www.masumiyetmuzesi.com/public/mm.htm
Kıssadan hisse: Öneririm, okuyun, sonra da konuşalım :))
http://www.masumiyetmuzesi.com/public/mm.htm
Ben de ilk çıktığında okumuştum bunu. Baştan çok beğenmiştim. Sonra oratalrdaki 300 sayfaa daralmıştım ama adamın ruh halini çok başarılı anlatmıştı sözüm yok. Kitabı genel olarak beğendim. Hatta bitirince şunu düşünmüştüm ben edebiyatı unuttum hızlı toplumda ondan mı bu kadar daraldım diye ama yine de beğenmiştim. Böyle bir bağlılık, aşk, yaşayabileceğimi hiç sanmıyorum. Bir de çok ağlamıştım sonunda.
YanıtlaSil