Haftasonunu yarıladık. Cuma akşamı Derin, Lalenin Bahçesi ve Naziş'le Burgazada'ya gittik. Oradaki öğretmenevinde kalmayı çoooook uzun zamandan beri isterim ama bir türlü denk gelmemişti. Nihayet bu sefer boş yer yakaladık. Aslında okuldan Hülya, Naziş ve Lalenin Bahçesi ile beraber olacaktık ama bir gün öncesinde programda bazı değişiklikler olması ihtimalleri gelişince ben de Derin'le gitme sözü verdim, derken Hülya'nın gelememesi nedeni ile programımızı planladığımızdan bir eksik ama eklenen minik arkadaş ile yine dört kişi gerçekleştirmiş olduk...
Derin, Bayramoğlu'ndaydı. Onu alıp Bostancı İskele'ye gelişim 19:30 oldu, ilk motor 20:30'da olunca Burgazada'ya çok geç gidebildik. Yolda Derin'in bebekleri ile oynadık. Oynarken beni tembihliyordu "teyze bu bebekleri gerçekten çok seviyorum, dikkat et düşmesin!" Bebekler, Monster High karakterleriymiş, biri vampir kız, öteki buz canavarı.. çocukken ben vampir ve canavarlardan korkardım, Derin onların hakkında bir sürü şey biliyor ve pek korkuyor görünmüyor.
Gün batımını yakalayabilmeyi isterdim ama karanlıkta oradaydık. İskeleden faytona binip Öğretmenevi'ne geçtik. Bahçedeki masada keyfe başlamış olan Lale Abla ve Naziş'e katıldık. Gece fotoğraf çekmeyi unuttuk ama sabah kahvaltıda Derin bizi işte böyle bir kareye sığdırdı.
Bu arada söylemem lazım akşam yemeği çok güzeldi ve tabii ki fiyatları çok uygundu. Ben daha önce başka öğretmenevlerinde de kaldım, burası gerçekten oldukça temizdi. Biz geç gittiğimiz için odamız deniz görmüyordu ama zaten bahçede oturduk hep, sadece uyumak için odaya gittik. Bu arada Derin, odada bilgisayarla oynamak istedi. Çok şaşırdım, onun böyle yalnız zaman geçiriyor olmasına. Sonra aşağı geldi, teyze acil gelmen lazım diyerek. Bana bir kart hazırlamış meğer onu bir an önce göstermek istermiş kuzucum benim..
Sabah kahvaltıdan sonra kardeşim de bize katıldı. Ardından Derin ve o, öğretmenevinin karşısındaki dik, dar ve sık ağaçlı patikadan denize indiler, biz ise Kalpazankaya'ya yürüdük. Kalpazankaya, hem püfür püfür esen rüzgar, hem de muhteşem manzarası ile mutlaka gidilmesi gereken yerlerden biri. Lale Abla, Sait Faik'in burada yazdığını söyledi. Biz kahvemizi içtik, henüz öğlen saatleri olmasına rağmen akşam için masa bulmak mümkün değildi. Tekrar yürüyerek döndük. Yol kenarında adını yeni öğrendiğim "horoz ibikleri" ile nasıl oynandığını gösteren Lale Abla'nın fotoğrafı aşağıda :) Yaprakların diplerinden ikiye ayrılıp yapışabileceği hiç aklıma gelmezdi :) Bazı insanlar ne kadar zengin, Lale Abla da öyle.. çok okumanın, izlemenin ve gezmenin bir de zengin bir aile kültürüne sahip olmanın mirası.. doğallığına ve içtenliğine bayıldım..
Sonra öğretmenevinin tam karşısındaki çıkmaz sokaktan girilen bir Rum Kilisesi'ne gittik. 1999 depreminde zarar görüp 2005 yılına kadar restore edilmiş.
Bahçesinde üç farklı boyda metal çanlar vardı.
Sonra ayrıldık, ben kardeşimle Derin'in yanına döndüm, yemek için Dilek Köftecisi'ne gittik.. Köfte olağanüstüydü ve patatesler tam da ev usulüydü. Farklı boylarda kesilmiş, az yağda kızartılmış.. Standard dondurulmuş patates kullanmamışlar.. Herkese orada köfte yemelerini öneririm. Hayata, aşka ve dostluğa ayran içtik :) Derin çay bardaklarını bile bu tip dilekler için kaldırıyor.
Sabahın çok erken saatlerinde kahkaha atarak bizi uyandıran martılara rağmen Burgazada'yı çok sevdik, biz adaları seven bir aileyiz. Bu da "I Love Burgazada" pozu. Derin, denizden taş, kabuk çıkartma işini biraz abarttı ama neyse :)
çok güzel oldu çook... Tekrarlayalım ilk fırsatta...
YanıtlaSilHaftasonumu güzelleştirdiniz, Derin ve size çok teşekkür ederim.
Biz de çok mutlu olduk... yine yapalım mutlaka :)
YanıtlaSil