14 Mayıs 2010 Cuma

Tüm güzelliğiyle bahar..

Çok seviyorum baharın şaşırtıcılığını, sürprizlerini.. Keşke fotoğraf makinam yanımda olsaydı diyorum doğanın güzellikleriyle karşılaştıkça.. Telefonumla çektiğim bir kaç fotoğraf :)) Beni mutlu eden bir kaç görüntü :))


Kuleli sokaktaki evimden çıktım, Köşebaşı Restaurant'ın bulunduğu sokaktan içeri girdim, Reşit Galip'e doğru yürürken, sağda bir apartmanın bahçesinde yukarıdaki görüntü ile karşılaştım :) Tüm bahçe beyaz papatyalarla doluydu..



Çarşamba günü bir cenaze töreni ardından Oran'daki Simitçi'nin bahçesinde bir kahve molası.. Yaşam ne garip bir arkadaşınızın annesini uğurlayışı yüreğinizi burkuyor, gözleriniz doluyor onunkilerle birlikte.. İçiniz onunki kadar olmasa da gerçekten çok acıyor.. Sonra bir başka şey oluyor ve coşkuyla doluyorsunuz..


Bugün arkadaşım işe döndü.. Gündelik rutinlerin iyi geldiğini söyleyerek, hemen gelmek istedi. Ben dün kendime aldığım küçük parfüm şişesini ona gösterirken yakaladım kendimi.. Sonra içimde bir suçluluk "kızcağız annesini kaybetti, ben 'birşey aldım da mutlu oldum'un derdindeyim" diye.. Ama o da katılınca içim rahatladı.. Evet işte gündelik rutin böyle birşey.. Ölümden bahsetmeden yaşarız çoğunlukla.. Bugün de öyleydi.. Sabah konuştuk biraz, sonra başka konular geldi arka arkaya..

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Şu Sıralar Neler Oluyor??

Bahar geldi.. Mayıs ayı, okulda en yoğun olduğum dönemlerden biri. Ben hergün çalışır oldum artık. Böyle olunca günlerin ismi de olmuyor.. Hergün aynı gün..

Akşamları eğer enerjim varsa Botanik Parkı'na yürümek hoşuma gidiyor.. Geçen gün yürüyüş sırasında, yaşlı bir bey sayesinde parkın sakini köpeklerle tanıştım.. Aslında kocaman boyutları ile beni korkutuyorlardı ama artık sadece Efe'den korkmamın yeterli olduğunu biliyorum. Prenses hemen elini uzatıp, göbeğini açacak kadar dost canlısı.. O hallerini görünce içim sızlıyor.. Bu kadar güvendikleri eller tarafından zehirlendiklerini düşünmek :((((

Botanik Parkı çevresinde mimozaları ya da erguvanları görmek güzel.. Parkın içinde kendimi uzak bir coğrafyada gibi hissediyorum.. Neden acaba? O kadar çok ağaçtan mı?? Güneşi batıracağım bir bank bulup, elimdeki dergiyi karıştırmak çok dinlendirici..



Akşamları film izliyordum önceden, şimdi SATC ile DVD rutinim devam ediyor... 6. sezon 9. bölüm'de bıraktım dün akşam.. Dün akşam bir ara kahkahalarla gülüyordum izlerken.. Böyle tek başıma izlerken birşeyleri bu kadar gürültülü eğlenmezdim.. Çok hoşuma gitti :))

Bu arada köpeklerin öldürülmesine üzülüp, evdeki kertenkeleyi öldürmüş olmam da ne kötü bir çelişki.. Vicdanım çok rahatsız ama evet yaptım.. Cumartesi gecesi eve geldiğimde çok yorgundum.. Salondaki kanapeye uzanmak için, üzerindeki yastıkları düzeltirken elim her zaman alışık olmadığım yumuşak bir şeye dokundu.. ve evet oradaydı.. önce çığlık atarak salonda koşuşturdum.. sonra gecenin bir vakti bağırmayı kes.. ya varlığına alış, ya da yok et dedim kendime.. ben onu canlı olarak alıp atamıyorum.. o ani hareketleri çok ürkütüyor beni.. veeeee gidip böceklerle savaş için edindiğim ilacı kapıp geldim.. zavallıcık sanırım dehşete kapılmış, olduğu yerden kıpırdayamamıştı.. ve ilacı sıktım üstüne.. kaçtı.. sonra salonu kapatıp uyumak için odama geçtim.. sabah ise kanapenin altında bir yerde ölüsünü buldum.. ben uyurken, o can çekişti :((((( offffffffffff kendimi kötü hissediyorum bunu hatırladıkça.. Ama sanırım artık bir kertenkele ile yaşamıyorum..

Geçen gün akşam üzeri muhteşem bir yağmur yağdı.. Sonra da bugüne kadar gördüğüm en güzel gökkuşağı çıktı.. Baharı çok seviyorum..


Bu arada Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün bastığı bir dergiye Tuz Gölü ile ilgili bir yazı göndermiştim, yayımlandı ve bana bir teşekkür belgesi geldi geçenlerde.. Bugüne kadar bir sürü ilk uygulama niteliğinde çalışma yaptım, öğretmenliğimle ilgili hiç teşekkür etmemişlerdi bana, dergilerine yaptığım katkıdan dolayı teşekkür ettiler :)


Ben yollarda olmayı severim.. Bana gezmek olsun yeter :)) Ama uzun bir süredir, hep buradayım.. yaptığım en uzun yol GOP-Gölbaşı (Ev-Okul) oluyor.. Gezi yazıları okumayı da severim.. Buket Uzuner'in Yolda kitabını okuyorum, hergün yaptığım yolda.. Bu sabah okuduğum bölümde, Juan Goytisolo'dan bir alıntı vardı.. Ben de o alıntıyı alıntılayacağım..

"Köklerimiz, kökler çetin bir sorun... Ama insan ağaç değil ki, insan kalkar, yürür ve gider!"

Gitmek istiyorum..