17 Ocak 2009 Cumartesi

En Sevdiğim: Hülya - I



CANIM KARDEŞİM... Hülya.. Ben 3,5 yaşlarındaydım, o ailemize katıldığında.. Dünyaya geldiği günün gecesi; alt ıslatmama neden olacak kadar telaşlandığım, ziyarete gelenlerin şaka yaptıklarını sanarak bana "kardeşini alalım, bizim olsun" dedikleri zaman korku ve üzüntüden ağladığım, yine ziyarete gelen amca ve teyzelerin "heh he senin pabucun dama atıldı artık" dediklerinde, "gerçekten! nereden çıktı bu şimdi" diyerek kızdığım, CANIM KARDEŞİM.. Sonra doya doya kavga ettiğim, bazen korkuttuğum, üzdüğüm, kızdığım ama hiç yanımdan ayırmadığım, ayıramadığım KARDEŞİM.. Pek de parlak sayılmayacak bir çocukluğu mümkün olduğunca keyifli yaşamaya çalıştığımız CANIM KARDEŞİM.. Kendimce biraz büyüdüğümde her doğumgününde onun için kağıttan karagöz ve hacivat yaparak, Türkçe kitabımızdaki kısa oyunu oynatıp güldürmeye çalıştığım, küçücük bir Alman Pastası'nı birlikte yediğim, tüm leblebileri üşenmeden "bir sana, bir bana" sayarak paylaştığım, arada ortak verilen bayram harçlıklarından büyük olanlarını kendime alıp "ama bak seninkiler daha çok" diyerek bozuk paralarla kandırmaya çalıştığım ama sonra hiç kıyamadığım, eski bir eteğin kumaşından içine pamuk doldurarak oynaması için bebek yapıp mutlu etmeye çalıştığım CANIM KARDEŞİM... Artık kim abla, kim kardeş karıştı galiba.. Eskiden ben seni koruyordum, sonra sen beni korumaya-kollamaya başladın. Sanırım hissettiğim en güçlü bağ seninle aramda olan.. Tümüyle bir ortaklık üzerine kurulu.. Aynı sahnelere tanık olduk, çoğunlukla aynı okulları bitirdik, aynı yerlerde çalıştık, benzer hayatları yaşadık.. Belki bu yüzden birbirimizi çok anladık.. CANIM KARDEŞİM, benim için yeryüzündeki en değerli varlık sensin.. Seni o kadar çok seviyorum ki tarif edebilmem çok zor.. O da belki başka yazıya..

Turuncu günler başlıyooooooor...

Pınar, canım dostum, turuncu bir düş sundu bana.. Kendimce bir sürü büyük anlamlar yüklediğim evliliğin bittiği akşamdı, dostlarımın benim için düzenlediği "yeni başlangıç-yeniden doğuş" partisinde kafam karışık, hüzün-mutluluk, şaşkınlık, umut-umutsuzluk arasında gidip geliyordum.. Pınar, solumda.. Ben ne yapacağımı bilmez öylece otururken, bir bitişin aslında bilinmeyen yeni şeylere başlangıç olduğunu düşünürken.. "Beraber bir danışmanlık merkezi açalım" dedi.. Üniversiteyi bitirdiğim günden beri kurduğum hayal, çok mutlu olacağımı hayal ederek başladığım evliliğim bittiğinde, beni tekrar yakaladı.. Evet, "hayat insanı beklenmedik patikalarda dolaştırıp, tekrar anayola çıkartabiliyor" sözünü işte bu yüzden çok seviyorum.. Şimdi o hayalin bir adı var.. Turuncu Danışmanlık.. Bu blog da o hayalin yolculuğunu anlatacak, sevdiğim diğer şeyleri de yanına alarak..