31 Mart 2016 Perşembe

Çok zaman geçti..

Yazmayalı iki yıldan fazla olmuş.. Özledim yazmayı; ama en çok da kendime, yarınlardaki bana günlük tadında bir şeyler oluşturma fikrini sevdiğim için tekrar yazmaya başlamak istiyorum.. Bu kadar ara verince tabii ki öncelikle nelerden bahsedeceğimi bilemiyorum.. Bundan önceki yazımı iki yıl önce Sevgililer Gününde yazmışım, o güne uzaklardan gelen bir kart ile başlayıp, canımın yarısı biricik kardeşimin kuzusu, ailemizin en kıymetlisi ile bitirmişim..
14 Şubat 2016'da ise güne elini sıkı sıkı tuttuğum, bana sımsıkı sarılan Devgilim ile başladım ve yine onunla bitirdim.. Bahar mis kokusu ile üstümüze sinerken doğayı da renklere boyuyordu.. Biz ikimiz o hafta sonu Mudanya'daydık..
Kabataş'tan bindiğimiz İDO Bursa deniz otobüsü ile yaklaşık iki saat süren yolculuğun ardından Mudanya son derece dingin karşıladı bizi.. Sokaklarında yürüdük, deniz kenarında yemek yedik, rakı içtik..

Dar sokaklarını sevdik.. 
Otantik Gemi Otel'de kalmayı planlamıştık.. Güzelyalı'da bulunan Turan Emeksiz Vapuru'ndan dönüşmüş otelimiz çok keyifliydi.. Ama aklımız artık bir butik otel (Montania) olan tarihi Mudanya Tren İstasyonunda da kaldı. Belki bir gün yeniden gidersek orada kalırız..
Ertesi günü ise Trilye'de (Zeytinbağı) geçirip İstanbul'a gidiş zamanına yaklaşırken tekrar akşam yemeği için Mudanya'ya döndük. Trilye, kendine özgü dokusu ile sakin ve çok güzel bir Rum kasabası idi, yıllarca yatılı okul olarak işlev göstermiş Taş Okul göz kamaştırıcı bir yapıydı ama yazık ki yıkılmaya terk edilmişti. Eski Postane binası ve camiye dönüştürülmüş kilise yine Trilye'nin sağlam kalmış güzel binalarındandı.


Taş Okulun iç duvarlarından..

















Karşıda Armutlu'yu ve Gemlik Körfezi'ne doğru yol alan gemileri izlediğimiz tepelerde dolaştık Trilye'de.. Güneşe, ağaçlara, bulutlara şükrederek döndük sonra..



Yine son yazılarımdan biri o yıl çok hastalandığım ile ilgili imiş.. İş değiştirmiştim ve hayatımın en mutsuz yılı idi, ne kadar mutsuzmuşum ki sürekli hastalandım diyorum şimdi.. Yeniden iş değiştirdim ve çok şükür artık huzurla uyanıyorum her sabah..

Bir de bu süreçte bir gün maviye bulanmanın, hep mavi ile uyuyup mavi ile uyanmanın hayalini kurdum çok çok.. Bu hayalin bazı aşamaları tamamlandı ve kendisi de gerçek olmak üzere.. Sağlık ve ağız tadı ile olsun!

14 Şubat 2014 Cuma

Bugüne not düşmek..

Gün başlarken...
Gün biterken...
Happy Valentine's Day!!

13 Ocak 2014 Pazartesi

Dört Silahşör

Sanırım 22 Kasım akşamı idi, hastalık sezonum gözlerimdeki konjunktivit ile başladı.. Hala devam ediyor!! Önce gözlerim, sonra burnum, sonra kulaklarım ardından kısa bir mola ve tekrar grip ile geri döndü.. Bu sene çeşit çeşit virüsler ile savaşıyorum.. En önemli ilaç bol sıvı tüketimi olunca, ben de çay içmeyi çok sevince.. Bir sürü bitki çayı dener oldum. Bu günlerde en sık tükettiklerim.. Bir sürü ilaç v.s. de var.. Peki sonuç? Hala hastayım ama ağzımın tadı yerinde ;)

8 Ocak 2014 Çarşamba

2014

Bu yıl küçük hastalıklarla geldi, umarım sağlıkla devam eder.. Dün okula gidemedim, evde mecburi bir dinlenme halindeydim.. Geçen yıl her açıdan gündemi yoğun bir yıldı, sanki bu yıl da öyle.. artık çoğu haberi şaşırmadan dinler olduk..

Yılbaşı gecesi kardeşimdeydik.. Divan'da pişirilmiş koca bir hindi, bir sürü meze vardı soframızda.. Biz hep küçücük bir aile olduk ama galiba gönlümüz her zaman kalabalık, kocaman ailelerden yana oldu.. Kardeşimin de benim de pek ayarımız yoktur; ikram hazırlarken.. Kalabalık olmaya maya olsun bu da :) Şarabımız muhteşemdi: Corvus Blend No 5.. Bozcaada şarabı.

Akşam babam ile A. tanışacaktı... Babam gelene kadar iki şişe şarabı belki de biraz kaygıdan bitirdik :) ama güzel oldu.. Derin çok heyecanlıydı, hemen paketlerini açmak istiyordu; M. ise sakin bir abi :)
Ben uzun zamandır özlediğim aile sıcaklığını hissettim o akşam.. Kafamda hep şöyle bir tablo "mutlu çocuklar ve mutlu bir çift, masanın başında konuklarıyla yemekteler, herkes gülümsüyor", ben mutluluğun resmini zihnimde böyle çiziyorum.. O akşam da öyle bir resimdi benim için.. Umarım mutluluklarımız katlanır!


2013

2012 bizim için çok zor bir yıl idi ve 2013'e fazlasıyla buruk girdik.. Annemsiz ilk yılbaşıydı.. Belki de 2013'ün ilk sekiz ayı sanki bir bulutun içindeymişim gibiydi.. Çoğu şeyi hatırlamıyorum, özellikle hisleri.. İşe gidiyordum, başka şeyler de yapıyordum ama ne yapıyordum, nasıl yapıyordum hala çok hatırlayamıyorum..
Daha önce de yazmıştım, ben acısı olunca hareketsiz kalamayanlardanım.. Hatta bazen yapabileceğimden fazlasını tüm yorgunluğuma karşın üstlenirim ve geçen yıl da sanki biraz böyleydi hem işte, hem diğer pek çok alanda..
Biraz fotoğraflara baktım 2013'ü hatırlayabilmek için.. Burayı aslında günlüğüm gibi düşünüyorum, o zaman koskoca 2013'ü buraya not düşmeden olmaz diyorum. Gülümseyebilmek için..
 
Arkadaşlarda yapılan ev partileri
Nişantaşı caddeleri
Geçen yılın en isme özel hediyesi :)
Eski okul, eski kardan adam
Bir cuma akşamı Esenler Otogarı'ndan başlayan ve Pazar sabahı yine Esenler Otogarı'nda biten Selanik yolculuğum
Bir başka Cuma akşamı çıkılan Sofya seyahatinden..
Yıl boyunca mottom "Mutlu Ol"
İş....
İş... 
Biricik kuğum..
Meleğim..
 Annemin çiçekleri..

 Gezi'de olmak... Birlikte olmak...

Kayaköy..
Selimiye..
The Wall..
Kars... Ermenistan Sınırı...
 Gürcistan...
 Gürcistan... Borjomi..
Gürcistan...
 Yeni iş..
Derin "9" oldu! 
Yeniköy..
Çınarcık'ta babam..
İş..
Emeklilik pastası...
Çocukluk düşüm: Afrika.. Jambo Kenya

 
 Hakuna Matata..

 
 Tekrar gitmek istiyorum..
 Mombasa
Kenya.. Mombasa..
İş.. 
Moskova..
Çok sevmek, çok sevilmek...
Yeni okul.. Yeni kar..
Kırk yıllık kardeş...
Canlarım..