17 Eylül 2012 Pazartesi

Tatil: Alaçatı

Durdum, düşündüm biz kardeşimle en son ne zaman başbaşa tatil yapmışız anımsamaya çalıştım. Böyle bir durum hiç olmamış ya da benim aklımda kalmamış; ya kız arkadaşlarla birlikte gidilmiş tatiller var, ya aile ile beraber ya da küçük kız Derin'in de olduğu yolculuklar...
 
Kardeşim, birlikte olmaktan çok keyif aldığım kişilerden biridir... Yaşlarımız ilerledikçe farklılıklarımız belirginleşse de birlikte iyi geçiniriz, kendi adıma ben onunla mutlu-mesut yaşar giderim...
 
Alaçatı bu yaz hareketli bir yaz geçirse de biz daha çok huzur bulmaya gittik. Üç günlük kısa bir programdı... Alaçatı küçücük ama oldukça kalabalık ve kesinlikle pahalı bir yer olmuş.. Yine de  orada bulunduğumuz günlerde biz çok huzurluyduk...
 
Kardeşimin arkadaşının önerisi ile Ayazma Otel'de kaldık, bir kaç bina sonra Köşe Kahve'nin bulunduğu meydana gelecek kadar canlı ve merkezi bir yerdeydi. Fiyat da bize makul geldi. Ev yapımı reçellerin ve birbirinden lezzetli poğaça ve kurabiyelerin ikram edildiği Alaçatı'ya özgü zengin kahvaltı menüsü de konaklama ücretine dahildi. İki emekli öğretmen tarafından işletilen bu aile işletmesini sevdik biz, odalar tertemiz ve çok bakımlıydı. Kış aylarında da açık olduklarını öğrendik.
İlk gün otele yerleşip hemen İmren pastanesinde kahvaltıya gittik, menü o kadar kalabalıktı ki sokağa konulan masa yetersiz kaldı... Öylece sokağın içinde kahvaltı yaptık...

Kahvaltıda benim favorim, Sakız Adası'ndan gelen, Yunanistan imalatı bu antep fıstığı reçeli oldu.

İlk gün denize girmek için biraz daha yakın olan Alaçatı Sörf Okullarının bulunduğu plaja gittik. Soğuk su güzeldi ama soğuk suyun uzunca bir süre diz hizasında kalması rahatsız edici geldi bize.. Sonradan karnımızın ağrıması pahasına balıklarla yürümeye  hayır diyemedik.. Su pırıl pırıl ve yüzecek derinliğe ulaştığında da balıklarla birlikte yüzdük...
İlk gün Alaçatı Beach Resort'ta denize girdik, sonraki günlerde Aya Yorgi Babylon'u tercih ettik ve kesinlikle hem fiyatlar açısından hem de çalışanlar, deniz ve tesis imkanları açısından favorimiz orası oldu. Ben çimende güneşlenmeyi kesinlikle tek geçerim. Bundan sonra Çeşme tarafına yolum düştüğünde de sanırım kafamı fazla yormadan doğruca Babylon'a giderim.
 
Alaçatı, taş sokakları, taş evleri, renkli kapıları, duvarları, lezzetli Ege yemekleri, Ege insanı ile içiçe olma şansı nedeni ile çok sevdiğim bir yer oldu. Nisan ayında yapılan "Ot Festivali"nde yine geliriz dedik.. Kimbilir belki... 
 
Bir akşam denizden dönerken bir kırlangıcın telaşla yuvasına gidip geldiğini gördük, bu görüntüye yine telaşlı bir gürültü eşlik ediyordu... Kafamızı kaldırdığımızda farkettiğimiz yuvada annelerinden yemek bekleyen bu yavrulardı..

5 yorum:

  1. Tatil bitti derken tatil yazıları okumak pek keyifli oluyor:))

    YanıtlaSil
  2. Yıllardır gitmedik Alaçatı'ya... Lorlu ve sakızlı kurabiyelerine bayılırım ben de...

    YanıtlaSil
  3. canım ya,

    hoşgeldin tekrar. sesini özlemişim. ne güzel resimler çekmişsin . İşte bu senin farkın . bakışın.

    çok öptüm.
    beyhan

    YanıtlaSil
  4. biz böyle bir tatil yaptık dimi? hem de çok uzak değil birkaç ay önce... yenilerini yapalım sisummm, hayat normal akışına dönsün...

    YanıtlaSil